Doğayı mı, onu belgesellere gönderdik çoktan. Aileyi çekirdeğinden parçaladık, uzun metraj dramatik filmlere yolladık. Eşyanın hakikati usul usul açılır derken… Gerçek mi dediniz? Onu da komplo teorilerinde sakladık. En aleni olanın mahreminde!
Bir de farklılıklarımız vardı. Eşitlik adına sanal alemlerde unutuldu. Ne varsa benzerliklerimizde dendi bize. Çeşitlilik ve çoğulculuk adına güçlü olanın tahakkümüne hapsettik farklılıklarımızı.
Melezleşmek adına güçlü olana benzetildik. Benzediğimiz ölçüde kabul edildik. Benzemeye direnen terörist oldu neredeyse! Sanatta da, siyasette de, kültürde de. Ekonomide de.
Ama içine atıldığı kan çanağından usul usul tırmanır gerçek. Hangi kursaktan geçeceğini, hangi burundan süzüleceğini, hangi gönlün semalarından tecelli edeceğini bilir. Bir adı Zat çünkü. Sıfatları, fiilleri, isimleri kendi hakikatinde toplayıp nur kabında sırlayan bilir. O olan.
***
Evet en yakıcı gerçekleri de komplo teorilerine gönderdik. “Aaa bu saçma sapan paranoyak şeye nasıl inanırsın, senin gibi entelektüel biri böyle der mi!” Ne muazzam bir örtü bu tahakküm. Bu mahalle baskısına kim dayanır!