Kadavra medeniyetini yıkıp nur medeniyetini yapmak kolay değil. İçimizde ve dışımızda her geçen gün yükseliyor duvarlar. Betonarme yapılar, çelik konstrüksiyonlar vs.. Buldozer getirtmek gerekir, dinamitle patlatmak belki de. Bir yandan yıkılırken, bir yandan yapılmalı insan. Tıpkı medeniyetler gibi.
Avrupa Birliği mesela. Hudutları örtülü, kenarları dikenli telle çevrili bir duvar. Türkiye'ye sığınan savaş mağdurları iki milyonu geçmiş olduğu halde Avrupa ülkeleri birkaç binle sınırlamaya çalışıyorlar ölümü göze alarak sınırlarına dek gelebilen mültecileri.
Sanki onlar yuvalarını topraklarını terk etmeye çok meraklıymış gibi... Ve sanki ülkelerinde sonlandırılmayan, durmadan ateşi harlanan savaşın sorumluları arasında yine bu ölümü göze alarak sığındıkları sömürgeci aktörler yokmuş gibi.
Evet böyle salt kendi çıkarlarını gözeterek koyduğun medeniyetin hudutları, insanlığın evrensel / ilahi niteliklerine çelme takıyor durmadan. Yıkamadığın her duvarın, her nefs putun, sahiline vuran insan cesetleri olarak çıkıyor karşına. İnsanlığın karasularını kuşatamayan bir birlik imgesini küresel denizlerde batırılan botlarla oluşturamıyorsunuz.