İbn Arabi'nin düşüncelerinin kuşatılması çok zordur diyerek
bunun nedenlerini geçtiğimiz günlerdeki yazılarından birinde ifade
eden Ömer Lekesiz'in sözlerine katılmamak mümkün değil:
“Ancak ondan gereğince beslenebilmemizin yolu da kendi
istihkakımızın, istidadımızın bilincinde olunarak zorlanmasıyla
mümkündür. Bunu samimiyetle yapanlara onun kendisini açabileceğini,
kasıtlı davrananlara ise sapmaları yönünde etki edebileceğini
tahmin etmek hiç zor de olmasa gerektir.”
İşte elimde olmadan beni yine kendi sahasına çekti bu cümleler. İbn
Arabi ve onun gibi Hak dostları insanlığa vahyin tercümanlığını
yaparlar. Ve bunu bilgi ile sınırlamak yerine, canlı söz misali
yaşayarak, yaşatarak... talip olanları kendine çağırırlar.
Kendinden kendine... Arzuların tercümanlığını... yaptırır dururlar.
Ne zaman ne mekan ile sınırlıdır onların çağrısı.
Kavramlarla ve tanımlamalarla tasavvuf üzerine konuşacak
yetkinlikte asla olmadığımdan, yine de hak dostlarından akseden bir
ses veya soluğun içine dalmanın şevkine kapıldığımdan.. Bir tür
eşlik etme arzusu duydum.