Bir pencere oluyor bazen bütün hayat. Yaklaşıp cama alnımı
dayıyorum. O anda azalıyor çokluklar. Dedikodular, gündelik telaş,
çatışmalar, kaba saba genellemeler silinip gidiyor. Hepsi bir buğu
oluyor nefesimden cama yansıyan.
Pencerelerin gerisinde irili ufaklı hayatlar. Atletli adamlar. Ütü
yapan kadınlar. Ellerinde akıllı telefonla kendinden geçmiş
çocuklar. Bazen bir piyano sesi yükseliyor yan taraftan. Mola anı.
Aynı bahçeye açılan birçok pencereden birisindeyim.
Çokluklar azalıyor ve fakat sonsuza dek açılıyor neredeyse
pencerem. Bulutlara, gökyüzüne, yıldızlara, güneş ve gökadalara.
İçine bilmediğim uzaklıkları, tahayyül edemediğim mesafeleri
alıyor. Kanadı gıcırdamıyor, pervazı dökülmüyor, camı
aşınmıyor.
Nasıl bir şeyse bakmak, bir pencere bazen bir hu diyesiye...
Yıllara açılıyor bir buğu olup. Anıları aralıyor, hafızayı
arındırıyor, havadar bir iklime götürüyor insanı. Ömür oluyor
pencere. Bir ömrün tüm değişimlerini, gözyaşı ve kahkahalarını
yansıtan pencere. Aynanın dökülen sırrını kendinde tutan...
Bahçedeki çiçeğin, ağacın, örümceğin, hurmanın, kumruların miracına
açılan...