Bu ülkede yan yana, iç iç, omuz omuza birlikte yaşadığı / yaşlandığı insanları sevenler, halkına inananlar, son kertede toplumun sağduyusuna güvenenler var. Bunca provokasyona rağmen on yıllardır bir iç savaş çıkmamasını buna bağlamak mümkün.
Bir de her fırsatta halkını küçümseyen, cehaletini, zevksizliğini, hamasi duyguların ürettiği keskin milliyetçiliğini siyaseten faşizme uyarlayarak hakir görüp aşağılayan, doğrusunu 'ben bilirim'ciler var.
Bakıyorum da, bu keskin eleştiri yapanların özellikle çevre, mimari, sanat gibi hemen her alanda yaptıkları yorumlara çoğunlukla katılıyorum. İstişare etmeden yerel yönetimlerde karar merci olmaya, ehil olmadan sanat ve kültür yetkilisi ilan edilmeye epey itirazlarım oldu, oluyor. Fakat buna rağmen bu keskin eleştiriler, komşularımı, şehirlilerimi, vatandaşlarımı sevmeme, onlara güvenmeme hiçbir engel teşkil etmiyor...
Bu güven riskine bugünlerde fetöcü projenin yıllar yılı her şekle, her modele, mizaca bürünerek güven ve dostluk duygumuzu kökünden istismar etmiş olmasını ekleyin. Üstüne bir de Pkk sever zihniyetin terörü meşru gösterme çabasındaki ideolojik zaaflarının meşruiyet bulmasını da koyun. Yeniden güven ve sevgi ekseninde bir toplumsal mutabakat kurmanın kolay olmadığı ortada.