Ortadoğu'da savaş daha ziyade yaz aylarına rastlıyor. İsrail'in
Lübnan'ı veya Filistin'i bombalaması, Mısır'daki Rabia meydanı
katliamı, PKK'nın rutin saldırıları, mesela çözüm görüşmelerinin
ortasındaki Silvan katliamı, izleyen kara harekatı vs... 90'lı
yıllarda sivil köylüler Güneydoğu'da katledilirken ne resmi yas
olurdu, ne de zaten doğru dürüst bir haber yapabilirdik. En kanlı
çarpışmalar yaşanırken, yaz aylarında kameralara şehirdeki gençlik
hareketleri vs çarpardı flaş haber niyetine.
İsrail bombardımanı sırasında yıllar önce Lübnan'dan Suriye'ye
karayoluyla geçmek için yazar çizer gazeteciler bir araya gelmeye
çalışırken, birçok arkadaşımız deniz tatilindeydi nitekim.
Katılamamışlardı.
Sonradan bu kan çanağında yaşama halinin bu coğrafyada yaşayan
halklar tarafından ne kadar kanıksandığını, bir başka Lübnan
saldırısında idrak ettim. Beyrut'un bir kısmı bombalar altındaydı,
bir diğer kısmında insanlar kumsalda güneşleniyor, denize
giriyordu. Savaş ve terör hayatın bir parçasıydı bu topraklarda.
Sorumluları kim olursa olsun.
Yıllar önce Erbil'in mahallelerinde gezinirken, yeni yapılmış lüks
sitelerin önünde silahlı korumalar beklediğini gördüğümde hiç
şaşırmadığım gibi, iki binli yıllarda Doğu konferansı kapsamında
birçok gazeteci ve yazarla birlikte Hizbullah'ı ziyarete
gittiğimizde, onlarca güvenlik çemberinden geçmemiz de yadırgatıcı
gelmemişti.