Şimdi bir kere daha: Hendeklerin, kazılan çukurların direniş
adına meşrulaştırıldığı, militan genç kızların silahlı görüntüleri
eşliğinde barış bildirisi imzalayan kadınların vicdanının
sızlamadığı... Çocuk teröristlerin elindeki molotofların okul
binalarına atıldığı, şehir meydanlarındaki canlı bombaların
patladığı andayız.
Fitnenin kalplere saçıldığı o bitimsiz anın içindeyiz. Kesilmiyor,
bitmiyor. Bize düşen de yine bir kez daha, fitnenin dilinde aramak
değil gerçekleri. Kavgaya, hakaret ve iftiraya dahil olup fitneyi
çoğaltmak, yaymak hiç değil.
Yine ardına geçiyoruz o halde, geçmeye çalışıyoruz fitne fesadın.
Acizane, her birimiz kendi üslubumuzda, kendi dilimizde. Nedir
savaştığımız; davaların gerisinde? Varlık ağacının meyvelerini
koparmadıkça çürüyüp düşüyor dibine. Neresindeyiz varlığın? İlkel
merdivenlerimizin kaçıncı basamağında?..
Evet her birimiz neyin peşindeysek ona yakalanıyoruz. Yaşadığı
yere, çevreye, topluma içinden bakmayı hakir gören mühim kanaat
önderlerinin muhalefet adına kendilerini kayıtsız şartsız haklı
görmelerinin algı dünyamızda açtığı zararlardan bahsetmek gerekiyor
anın içinde. Bunu patlayan bombaların tahrifatıyla aynı birimde
tartamayız elbet.
***
Kuşakların zihnini, gönül dünyalarını kuşatacak denli yüklü bir
maneviyat vaat eder muhalif olma tavrı. Ve kuşkusuz ki kimi zaman
haklı gerekçelere bürünür. Bürünmelidir de. Gelgelelim anlamaya,
kavuşturmaya, birleştirmeye ayarlı olan muhalefettir yapıcı olan.
Yapıcı muhalefet çözüme dair ışık tutabildiği ölçüde de
işlevseldir.