Ak Parti iktidarının hemen akabinde baş gösteren Amerika'nın
Irak işgali döneminden beri başta ulusalcılar, bir kesim
milliyetçiler ve bir kesim İslamcılar bu partinin Büyük Ortadoğu
Projesi (BOP) kapsamında işgalci Amerika'nın işbirlikçisi olduğunu
iddia ettiler. Bugün ne tuhaf ki tam da kendini yerli ve
vatanperver olarak tanıtan bu kesimler vatanı işgal etmeye kalkan
güçlerin işbirlikçisi konumundalar. Ve onlarla birlikte 'hayır'
yarışındalar!
***
Bugün kendisini yerli ve milliyetçi olarak tanımlayan kitlenin bir
bölümü Milliyetçi Hareket'in küresel güçlerle işbirliği içinde olan
bazı lider adaylarını desteklemekte bir beis görmüyor. Dahası
onların darbe ve işgal girişimine pek de ses çıkarmayışlarını sorun
etmeyerek hep birlikte hayır diyebiliyorlar!
“Katil ABD işbirlikçi AKP” sloganları, Irak işgaline karşı
çıktığımız sokak eylemlerinde farklı kesimler tarafından
dillendirilirken sesimi kısar beklerdim. Çünkü bu partinin daha o
zaman bile ABD'ye destek verir gibi durmasına rağmen, bundan ibaret
olmayan bir mana taşıdığını hissederdim.
Bu hissiyatımın en büyük temelini de o vakte dek Avrupacı gözüken
derin devlet bürokrasisinin ve Kemalist seçkinlerin Erdoğan'ın
kararlı tutumuyla AB'den tam üyelik başvurusu almaya çalışırken
nasıl da rahatsız olduklarını görmemdi.
28 Şubatları 12 Eylülleri ve dahi bilumum kanlı felaketi ABD ile
kotarmış militarist vesayet rejiminin sarsılma endişesi bu
kesimleri darbecilik dahil parti kapatmaya, irtica hortluyor
provokasyonları tezgahlamaya dek pek çok bildik senaryoyu tatbike
yöneltecekti.
Hayat tarzı ve ideolojik olarak Batılı görünseler de devletin
iktidarını Kopenhag Kriterlerine kaptırmak istemiyorlardı. Çünkü
bütün muktedir alanları sönecekti. Misal, devletin bankalarının
içini soyup faiz lobicileriyle iş tutamayacaklardı eskisi gibi.
***
Aynı çelişkili tutuma yine Erdoğan'ın kararlı barış müzakereleri
döneminde o vakte dek barışı savunan Kürt demokratlarında da şahit
olduk. “Barışı ancak Türk solu ile Kürt hareketi yapabilir” diyerek
barışı kendi tekellerinde tutmaya çalıştıklarını ve hükümete
“muhafazakarlar barış yapamaz” diyerek daha ilk andan muhalefet
ettiklerini gördük.