Evet İstanbul’un ya da Ankara’nın son elli yıllık dönüşümünde sadece bütün suçu üstüne alan Cumhurbaşkanı’nın değil, çalıp çırpan, suçu ona buna atan, baştan sona rantçılıkla hileyle yöneten ama burnundan kıl aldırmayarak susup sinen riyakar bütün yöneticilerin siyasetçilerin kadroların ittifakı var. Fakat hepsi bu da değil. Birinci elden hepimizin suçu var.
Bir metrekarelik balkon fazlalığı için komşusunun kul hakkına giren ev sahiplerinden, kentsel dönüşüm adına bir metrekarelik talan için bin saat mesai ayıran kır kurnazı müteahhitlere kadar herkesin.
Hukuktan şikayet ediyoruz. Önce o hukuk duygusunun içimizde, vicdanımızda tahakkuk etmesi gerekmiyor mu?
***
İstanbul bir mekan değil benim için. Çok ötesi. Bir anlamlar bütünü diyelim. Bunu şehir sevicilikle açıklayanlar için meramımı biraz daha geniş anlatmam gerek. Bu yaşıma dek bir İstanbullu olarak yüzlerce yazı yazmışımdır ona dair. Kimi zaman onun bir şehir, bir ülke bile değil, bir yaşantı olduğunu söylemişimdir.
Nereye giderseniz, sizinle geldiğini, bir mekan olarak değil bir an olarak, anın ruhu olarak, hayatınızın her anında bir yankı bıraktığını ve -hep orada- olduğunu söylemişimdir. Kimi zaman insanın doğduğu yerde kök salmasının, anılarının hep canlı kalarak saat başı dönüşmesinin hikayelerini anlatmışımdır. Değişim, kentsel dönüşüme indirgenemeyecek kadar yoğundur İstanbul’da demişimdir.