"ABD'nin Işid'le mücadele özel temsilcisi Kobani'de YPG ve Arap müttefikleri ile görüşmüş” şeklinde savaş gündemiyle yatıp kalktığımız bu topraklarda olağan bir haber okuyordum. Birden gözlerim iki satır arasındaki boşluğa takıldı. Bu devletin kendimi bildim bileli küresel bir aktör olması hasebiyle dünyanın her yerine atadığı birtakım özel temsilcileri vardır. Neden Işid'le mücadele için de olmasındı!
Stratejik olsun olmasın, Amerika tarafından dünyanın her yanına bölgesel düzeyde, ülke, kıta ya da belde düzeyinde... Hatta bazen semt düzeyinde bile özel temsilcilerin atanması rutin olsa gerektir.
Öte yandan Işid'le mücadelede nasıl bir yol katetti Amerika, bunu bilmiyoruz. Şunu biliyoruz ama: Amerika Rusya gibi küresel hırsları olan aktörlerin menfaatlerine uygun olacak şekilde canlı bombalarını dünyanın farklı yerlerinde göreve yollayan küresel bir oluşum Işid. Saldırgan kendisi olmasına rağmen, durmadan bu dev aktörlerin işine yaramayı da becerebiliyor.
Özellikle Amerika'nın Irak işgali öncesi Türkiye'ye yapılan diplomatik baskıları hatırladım haberi okurken. Yeni kinlerin eşbaşkanları, yeni çatıştırmaların özel temsilcileri diyordum, kravatlı ceketli bu bürokratların ellerindeki dosyalardan sundukları raporlara göre dünyayı tasnif etme hınçlarını gördükçe. Tahakküm, işgal ve sömürünün masumların kanı üzerinden gerçekleşmesi dışında bir başka yol yoktur maalesef.
O dönem bizim gibi içeriden ve etrafından karıştırılacak olan, halihazırda karıştırılmakta olan stratejik açıdan çok önemli ülkelere atanan bürokratları sömürge valilerine benzetirdim. Savaş çığırtkanlığı ile görevlendirilmiş iken kibar bir dil ve nazik bir üslup ile kan dökme stratejilerini projeksiyonla sunum yaparak anlatışlarını kayda geçirirdim bir yandan.
***
Kuşkusuz burada Amerika'yı tek aktör olarak günah keçisi ilan edecek değilim. Dünya döndüğü sürece olmakta olan bir şey bu. Kan dökmenin bir menfaatler stratejisi olarak kimi zaman daha diplomatik gerekçeleri bulunabiliyor, bazen ise daha ilkel! Nihayetinde özel temsilciler de diğer yüksek merciler gibi işgal, ele geçirme, aba altından sopa göstererek hükümetleri yönetme taktikleri geliştirme gibi 'üst düzey mevzular'da çok maharetli olmak zorundalar.