Her şeyden uzakta, o güvenli, o huzur dolu yerde olmak vardı...
Böyle dersiniz işte bir an gelir... Böyle zor zamanlarda, dışarıda
zalimler, hainler, üçkağıtçılar, iki yüzlüler vs cirit atarken...
İçeride olmak, en mahrem, en saklı yerde huzur bulmak gibi bir
ihtiyaç kuşatıverir insanı.
İçinizdeki o fıtri bilgi, o cennet arzusu dışa vuruyordur belki de.
Ne direnişten ne savaştan kaçabiliyor insan. Ne saldırganlıktan,
fitne fesattan. Tartışmalar, polemik ve çatışmalar ile geçiyor
ömür. Dışarıdaki kötülükten içeri kaçmak bir işe yaramıyor çoğu
zaman. İçeride sürüyor çünkü asıl savaş.
Kutuplar arası savaşın en hası ailenin çekirdeğinde vukuu buluyor
bazen de. Yaraları sarmak, kırık kalpleri onarmak ancak sevgi ile
mümkün. Aile, sevginin tohumu olduğundan hiç değilse iyileştiriyor,
toparlayıp ayağa kaldırıyor insanı. Yere serdiği kadar kıyam da
ettiriyor.