İngiliz yazar John Berger vaktiyle Ramallah’ta bir süre yaşamıştı. Apache ve Cobra helikopterlerinin, Abrams tanklarının, Humvee ciplerinin, F 16’ların karşısında el mancınıkları, sapanları, ıskartaya çıkmış kalaşnikofları ve el yapımı bombaları görmüştü.
‘Bu tezatın büyüklüğü bana acı yüklü duvarlar arasında hissettiğim ama adını koyamadığım bir şeyi ifade ediyor’ diye yazmıştı: ‘Bir İsrail askeri olsaydım, tepeden tırnağa silahlanmış olsam da, eninde sonunda bu şeyden korkabilirdim.’
Onun bu sözlerini bir kez daha paylaşmanın tam vakti.
Şimdi Ortadoğu’da Batı’nın bazı aktörlerinin türlü çatıştırma planlarıyla yıllardır kan dökülürken o korkulacak şeyin bir nevi sözsüz sır olduğunu hep birlikte fark ediyoruz. Her yan toz toprak haline getirilmekteyken evet bir Türkiye kaldı. Ayakta. Ama halk öyle bir ayakta ki, her saniye kıyam ediyoruz.
Nasıl bir sır paylaşıyorsak. Gören gönüller var, işiten gönüller var, paylaştıkça genişleyen gönüller var Türkiye’nin ruhunda. Adeta tüm Ortadoğu’nun kalbiyiz. Hayatın en ıssız dehlizlerinde gümbür gümbür atan yürek.
**