Şimdi siyaset ve konjonktür sebebiyle Arap Müslümanlığının Amerikan bağımlısı tutumu her zamankinden daha şiddetli kınanıyor ülkemizde. Geçtiğimiz günlerde Suudların Yemen’de katliam yaptığı haberleri üzerine toplumca “acaba” dedik: Türkiye’nin bu güçlü yükselişi özellikle “Filistin konusundaki suskunlukları bozar mı” sorusuyla birlikte “Arap devletlerinin Sisi gibi diktatör liderlerini de sarsar mı” diye konuşmaya başladık.
Önce bir şerh düşelim.
İman kalpte bir nur; ki İslam’a topluca girilse de kalbin Müslüman olması ferdî bir süreç. Haliyle imanı Arap tekelinde sananlar için Anadolu irfanı gibi söylemlerin siyaseten kullanılması dışında hayatımızda tatbik edilmesi bugün her zamankinden acil bir ihtiyaç oluşturuyor.
Lakin Anadolu irfanı, tevhid dini, aşk hakikati vs gibi söylemlerle bir türlü davamızı bitiremiyoruz ki! Bu toprakları asırlarca mayalayan Hak dostlarının, evliyaullahın, aşk erlerinin icralarına / gönlümüzü aşk ile dokuyan sanatlarına sıra gelsin.
***
Bugün gençler dinlerini vaizlerden öğrenmekle mutmain olamıyorlarsa, Allah’ın cümbüşü işte, bugünün ruhuyla yeniden tevhid şiirine, ilahilere, divanlara, tevhid mimarisine dönmek için neyi bekliyoruz? Resulullah hakikatinden, Hazreti İnsan’ın yeryüzü halifesi olmasındaki müthiş manalardan, Kur’an’la ikiz olmanın sırrından vs tamamen bağımsız, insansız bir imanla, şekle hapsolmuş bir dinle, marifetsiz bir hakikatle dinimiz kemale erebilir mi? Hangi ruh medeniyetini kanatlandırabiliriz bu manevi sığlıkla?