Leyla İpekçi Yeni Şafak Gazetesi

Nişantaşı, Boğaziçi Üniversitesi, Mevlana Vakfı, Şaban-ı Veli Kitabı...

Perşembe günü Nişantaşı’na geldim. Doğduğum, yetiştiğim ve kırk beş yıl sonra terk ettiğim semte. Yıllar içerisinde maruz kaldığı algı kampanyalarındaki imajının çok...

13 Ocak 2018 | 189 okunma

Perşembe günü Nişantaşı’na geldim. Doğduğum, yetiştiğim ve kırk beş yıl sonra terk ettiğim semte. Yıllar içerisinde maruz kaldığı algı kampanyalarındaki imajının çok ötesine vakıf olduğum, içinden bildiğim, Türkiye’nin hikayesinde defalarca tabir ettiğim bir mana silsilesi olmuştur Nişantaşı benim için.

Altı yıl kadar önce Anadolu yakasına hicret ettiğimden beri yılda ancak birkaç kez geldiğim bu semtin on yıllar boyunca geçirdiği sosyolojik değişimi, dışarı attıklarını, kucak açtıklarını eskiden nefes nefes bilirdim.  Sadece sosyolojik demografik psikolojik açıdan değil, gündelik hayatın dip akıntılarının en ufak titreşimlerine, en şiddetli tazyiklerine dahi kesintisiz aşina idim.

Özellikle kültürel anlamda Türkiye değişip dönüşürken bu imajın büründüğü suretleri, yansıyan ruh hallerini, zahir ve batın anlamlarını, kentsel dönüşüme uğrayan uğrayamayan çehresini, kaçak katlarını, gizli avlu ve bahçelerini, uyanık ve kör noktalarını, tabiri caizse avucumun içi gibi bilirdim.

Bu kez daha önce her gün önünden geçtiğim ama hiç bilmediğim bir yere geldim Nişantaşı’nda. Tıpkı 15 yıl kadar önce yaptığım gibi. Her gün içinden geçtiğim cami avlusundan içeri girdiğimde bir kadir gecesiydi. Müthiş coşkulu bir cemaatle kıldığım camideki ilk namazımı hiç unutamam.

Bu sefer de böyle oldu. Aynı şekilde en kalabalık en şaşalı caddesinde yıllardır sessizce işlevini sürdüren, emanetini döküp saçmadan taşıyan bir yer varmış. Mevlana vakfı. Tanıdığımız uzaktan yakın bildiğimiz Çelebi’lerin (Neslipir ve Esin hanımlar hazretin torunları) emeğiyle uluslararası bir vakıf olarak faaliyet gösteren bu mekanda meşrep ayrımı yapılmadan gerçekleştirilen buluşmalardan birine davetli olan Mustafa Tatcı hocamı dinlemeye geliyordum birkaç seferdir.

Buraya böyle bir maneviyat yolculuğu için gelmeye can atacağımı hiç düşünmez değildim aslında! Çünkü herkesin tu kaka ettiği bu semtteki ruh hicretimizi ve gönül açılımlarımızı düşündüğümde her an her yerde her şeyin mümkün olduğunu derinden tecrübe etmiş biri olarak Allah’ın cümbüşü diyordum!

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Bu mecradaki son yazı 22 Haziran 2019 | 307 Okunma İstanbul’dan Elmalı’ya beldeleri merkez yapan nefes! 18 Haziran 2019 | 141 Okunma Öğrenmenin önündeki en büyük engel: Benlik kibri 15 Haziran 2019 | 274 Okunma Siyaset meydanı da ‘akleden kalb’e dahil 11 Haziran 2019 | 62 Okunma Birlikte geçilen kapılar, tek başına girilemeyen odalar 08 Haziran 2019 | 159 Okunma