Birkaç gündür sahurdan önce yani gecenin içinde ilerleyen saatlerde televizyon ekranından şerit halinde geçen haberlere -cihazın sesi kısık iken- gözüm takılıyor. Bir yandan elimdeki yazı çizi işleriyle uğraşırken bu ekranda akan haberlerdeki ‘habercilik kaygısı’ beni dehşete düşürüyor.
Her şey var tabii. Felaketler, savaşlar, kazalar, hırsızlıklar, doğal afetler, polemikler, kavgalar, provokasyonlar. Dünyanın haberi bitmez. Ne kadar kişi varsa en az o kadar dünya var. Sanki hepsi de haber için mevcut olmuş sonsuz dünya!
İnsanlığın bin çeşit haline hiç içinden bakmadan, şu kadar dakikada felaketleri her şeyiyle aktarmak imkânı varmış gibi bir yanılsama içindeyiz. Haberini verince gerçeğine vakıf olduk sanıyoruz.
Üstünkörü bir bilgi düzeyiyle özellikle felaketler üzerine kurulu haberleri aktarma hedefi her şeye olumsuz yönüyle ve tabii her şeye haber gözüyle bakmaya kilitledi bizi.
Halbuki olayların haber boyutundan ibaret olmayan özellikleri var. Farklı ifadelerle dile gelmesi gereken olumlu olumsuz pek çok boyutu var.
***