Etrafımda farklı meşreplerden kişilerle konuşuyorum. Hemen herkesin ortak bir söylemi var. Amerika bizimle dost iken terörden, enflasyondan, darbelerden, faili meçhullerden, ambargolardan, ekonomik krizlerden, mezhep ve köken üzerine provokasyon ve katliamlardan başımızı kaldıramadık.
Ben de her seferinde aynı soruyu soruyorum: Acaba Amerika bizimle düşman olursa ne olur? Şimdiye dek aldığım cevapların yine ortak bir özelliği var. Hemen hemen hepsi Amerika’nın bize düşman olmasında hayır görüyor.
Peki mesela İncirlik üssünü kapatırsak bir daha pazarlık konusu olarak elimizi güçlü tutabilir miyiz? Böyle kışkırtıcı bir soru haysiyetine dokunuyor hemen herkesin. Mikrobu bünyeden çekip atmanın getireceği çok daha hayırlı bir gelecek tahayyül ediyorlar. Peki korkan yok mu terörden, ekonomik krizden, yaptırımdan? İşte burası kilit önemde: Hayır!
Elbette böyle coşkuyla konuşanlar başlarına parasızlık, iflas, borç vesaire geldiğinde farklı davranabilir. Ama toplumsal bir tavırdan, bir zihniyet kalıbından, bir güçlü maneviyattan, bir davranış biçiminden bahsediyorum: Amerika buranın sıradan vatandaşını artık korkutamıyor. Bunun ispatı 15 Temmuz direnişinde gizli zaten.
Korkunç bir darbe ve işgal girişimine direnmiş bir halk, o güne dek defalarca terörle öldürülmüşse, defalarca algı operasyonlarıyla birbirine düşürülmüşse, defalarca faizin efendileri tarafından borçlandırılmışsa. Bir yerde bu mazlumiyeti, bu çat etse ortasından kırılıverecek hali onun kudreti oluverir.
Nitekim toplumun düşürüldüğü yerden kalktığının en güçlü kanıtı idi 15 Temmuz halk direnişi. Öldürülmekten korkmayanların, ekonomik kriz çıkarmak isteyenlere karşı cebindeki hepi topu yüz doları bile bozdurup liraya geçenleri İncirlik üssünü pazarlık edip etmemek gibi bir akıl yürütme süreciyle oyalayamıyor kimse artık.