Patlamalar, hain saldırılar, şehit haberleri... Günler, hafta ve aylar böyle üst üste yığılıyor. Ülkede, bölgede yangın var. Güç dengeleri alt üst durumda, işgal darbe girişimleri, canlı bombalar derken... Sanki her şey kendi kıvamında seyretmekteymiş gibi bir tavırla, “15 Temmuz şehitlerinin üzerinden mağduriyet yapılıyor” diyerek siyaset çanağına düşünce vicdanını yutmuşlar dahi var.
Hepimiz nefsimizi zikrediyoruz. Neye tapıyorsak, neyi kanıtlamaya çalışıyorsak, neye takılıyorsak, neyi yutamıyorsak... Yutturuluyoruz işte. Zaaflarımız bazen öyle alenileşiyor ki, nefsimizin en sefil suretlerini teşhir ediyor, bunun farkına dahi varamıyoruz. Daha iki gün önce Hakkari'de bombalar patlamışken, Ankara şehitlerini anma yıldönümünde halen ideolojik veya siyasi ayırmcılıklara bel bağlayanlara bakıyorum. Nefsime yenik düşmemek için, Allah'ın cümbüşü işte diyorum!
***
Batı medyasında, Erdoğan'ın 15 Temmuz'da vatandaşı sokağa çağırmasıyla dışarı çıkan halkın (onlar ısrarla AKP seçmeni demeyi yeğliyor) “faşist diktatöre şöyle dediklerinin haberi veriliyor: “Öl de ölelim, öldür de öldürelim!”
Bu korkunç çarpıtma, elbette Batı'daki faşist diktatörlerin olağan tavrı olarak kodlandığı için, büyük bir şaşkınlık yaratmıyor. Halk tarafından yüksek oylarla seçilmiş bir cumhurbaşkanının böyle dememi