Gerçeğe kimi zaman silahla, tanksavarla, insansız hava aracıyla, gazaya giden aşk erlerinin dökülen kanıyla yaklaşıyoruz. Kimi zaman kalemle defterle, sohbetle, kelimelerin büyüsüyle.
Aslında hep gerçekte olduğumuzun bilgisi benliğimiz sebebiyle perdeleniyor bize. Kılıçtan kaleme ‘gerçeğin asası’ illa somut bir yarılma istiyor bizden, bir değişim, bir dönüşüm, bir kapsama genişliği!
Delil bekliyor çünkü. Biliyorum, kelimeler de perde. Ama burada bize emanet olan bu. Emaneti ehline vermeye... Harflerin silsilesinden tek nefes çekmeye uzun yol yolcularıyız, gerçeğin anlamlarını her satırda heceleye heceleye.
***
Bu emanet duygusundan hareketle birkaç hafta içinde katıldığım kitap fuarlarından bahsedeceğim. İkisi İstanbul’da, ikisi Anadolu’da. Her şehrimize üniversite kurulduğundan beri Anadolu’nun hemen her yerinde düzenlenen fuarlar da giderek gelişti, hatta çoktan sektörleşti.
Kültür satın almak istiyor şimdi herkes. Binayla, köprüyle medeniyet dirilişinin kemale ermeyeceğinin farkında toplum. Lakin kültür de satın almakla tamam olmuyor.