Saatler akıp gidiyor. Bir daha geçmiyor geçen zaman. Her saat
başı, başka bir vakit. Her saniyede bin yıllar gizleniyor. Böyle
içinin içi var saatlerin. İçindeki içinde; her açılan. Dışının da
içinde.
İmdi bizim de kullandığımız küreselleşmiş bir takvim ölçüsünde yeni
bir başlangıç. Halbuki her an böyle. Başlangıç ile son tek an. Her
seferinde tek yapraklı bir takvim. Tek zamanlı bir vakit. Açılan
an.
Anda olduğumuzun idrak derecelerine göre vakti emanet alıyoruz. Her
birimizin emanet ehli olduğu söylenemez kuşkusuz. Nasıl geçiriyoruz
vakti? Nasıl değerlendiriyoruz? Birimizi diğerinden ayıran bir ölçü
daha işte. Somut bir ölçü! Bilmek isteyenlere...
Yılın son günü, iki mektup çıktı bana gönderilen iki emanetten. Bir
tanesi, bir okurumdan. Kendisi tarih okudu, şimdi çocuk kitabı
yazmış, yollamasını bekliyordum dört gözle. Salıncak yayınlarından.
Modern Taş Devri serisi. Yollamış sağolsun. Adı Sedat. Diğeri de
yeni bir okurum olmakla beraber müzisyen. Besteci, çalgıcı. İyi
bir