Avrupa'nın sığınmacı krizini bertaraf etme yöntemleri dünyaya
ihraç etmeye çalıştığı insan hakları temelli hiçbir değere uymasa
da, Paris'in merkezinde büyük bir terör dehşetine maruz kalmasından
sonra kapılarını sığınmacılara kapatmak için sağlam ve meşru bir
gerekçeye sahip oldu.
Elbette kimse terörden ölmese ve masumların kanı bu kadar
acımasızca hiçbir yerde dökülmese. Hiçbir devlet de ülkesinin
sahillerine yığılan sığınmacıları kapı dışarı etmek için bu
mağduriyeti kullanmasa.
Lakin küresel merhametsizlik özellikle Ortadoğu'da savunma enerji
sağlık gibi dev sektörler üzerinden rant ve güç elde etmek için
oyun içinde oyunlar kurmaya kalkan aktörleri vicdan sınavından muaf
tutmaya ayarlı.
Geriye kalıyor bizim gibi kendi ayakları üzerinde dikilmeye çalışan
ve toplumsal barışını, sivil anayasasını çoğulcu ve kuşatıcı
hamlelerle yapmaya çalışan halkların her seferinde boşlukta
yankılayan çağrısı: “Ama İslam bu değil!” Her terör dehşetinden
sonra bir kez daha.
Evet yine aynı terör, aynı ölümler, aynı korku, panik, şiddet.
Doğu'da ya da Batı'da canlı bombaların kendini patlatması arasında
da fark yok biraz geri çekilip bakıldığında.