Leyla İpekçi Yeni Şafak Gazetesi

Yeryüzünde yalınayak…

Medine’ye bir ensar ailenin evine ziyarete gitmiştik. Yüksek tavanlı, penceresi yukarıda, sediri rahat, mutfağı genişti. Işık huzmeleri yukarıdan içeriye düşüyor ve içerisiyle dışarısı...

29 Aralık 2018 | 4.262 okunma

Medine’ye bir ensar ailenin evine ziyarete gitmiştik. Yüksek tavanlı, penceresi yukarıda, sediri rahat, mutfağı genişti. Işık huzmeleri yukarıdan içeriye düşüyor ve içerisiyle dışarısı arasında bir devri daim olduğunu hatırlatıyordu.

Aynı hissi Şiraz’da bir tarih müzesinde de yaşadım. Tıpkı camilerdeki gibi. Işığın dışarısıyla içerisi arasında bir tür bağlaç olduğunu ve üzerime düşen her huzmenin güneş mecazıyla bize ulaşan asıl kaynağı temsil ettiğini oracıkta duyumsuyordum.

Gecenin içinden gündüzün çıkması gibi içe içeydi insan gerçeği. Dışarısı da içeriydi.

Buna mukabil Amsterdam’da bir tarihi binada girdiğim dairede kocaman sütunlar, kirişi yüksek kapılar, süslemeli sütunlar arasında dolanıp durdukça kendimi bir aksesuar gibi hissetmiştim. Avrupa’nın katedrallerinde olduğu gibi.

Değil iç içe olmak, hemhal olmak filan; kendimden menkul, fark edilmek için yapılmış bir nesneydim. Öznesini yitirmiş bir nesne. Tıpkı Paris’de kaldığım evin bahçe kapısından girerken bir anda fark ettiğim gibi: Kapının toplam metrekaresi benim kaldığım dairenin metrekaresinden daha genişti. Devasa kapıların ardında tıklım tıkış hayatlar!

Hayatın içerilerden daha net göründüğünü çocukluğumdan beri bilirim. Bir romanımda mutfakta yemek yapan kadının pencereden gördüğü gerçeği haber kanallarının muhabirlerinin göremediğini epey dilime dolamıştım.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Bu mecradaki son yazı 22 Haziran 2019 | 307 Okunma İstanbul’dan Elmalı’ya beldeleri merkez yapan nefes! 18 Haziran 2019 | 141 Okunma Öğrenmenin önündeki en büyük engel: Benlik kibri 15 Haziran 2019 | 274 Okunma Siyaset meydanı da ‘akleden kalb’e dahil 11 Haziran 2019 | 62 Okunma Birlikte geçilen kapılar, tek başına girilemeyen odalar 08 Haziran 2019 | 159 Okunma