Ruhun mevzisi vardır. Ona takdir edilmiş günler vardır. Bayram, rotasını şaşırmış kalpleri toplayan bir dokunuştur.
Bedenimizin bulunduğu yer ruhumuzun bulunduğu yer olmaz her zaman. Ruh özgürdür, dalgalandığı iklim farklıdır. O elbette bedenin bulunduğu yerdedir. Fakat bedenin keyfiyetine her zaman bağlı olmaktan ötededir. Çünkü ruh, bedene iliştirilmiş bir aksesuar değildir.
Bayram kentte görünmez. Kent sosyolojisi bayramı garipleştirir. Büyük kentlerde bayram şehrin yabancısıdır. Tuhaf durur. Trafik, kalabalık ve gürültü bayramın aktığı iklimi ironileştirir. Bayram da duygulardan yalıtılmış kentin buyruğuna boyun eğersiniz.
Bir başka gariplik insan ilişkilerindeki profesyonel tutumdadır. Kent insanı ilişkilerde duygularını bastırır. Duygu kentli duruşa yakışmaz. Kentin kabul edilmiş kuralıdır. Halbuki bayram duygudur, mübarek sayılır yani berekettir. Bereket, kapital sistemin kar ve zarar sisteminde yer almaz. Kentin merkezinde borsa vardır, kural koyucu, borsanın kuralını koymuştur. Bereket ‘başka'dır ötekidir. Tıpkı rahmet gibi. Kentin arterlerinde geçerli olan paradır, deponuzdaki yakıt kadar gidersiniz. Rahmet, merhamet ve rahim olan ötekidir.
İNSAN BİR AT DEĞİLDİR
Kentte yorulursunuz ve önünüze on gün tatil çıkar. Rahim olan sılanız ile ego hazzı arasında kalırsınız; yorgunluk gerekçesi galip gelir.