15 Temmuz' da Türkiye'yi yutmaya çalışan kara deliğin eşiğinden döndük. Yarım asra yaklaşan puslu karanlık hava, yerini aydınlığa bıraktı. Bu rahmeti Türkiye'ye bağışlayan Mevla'ya şükürler olsun. Evinde, sokakta, arabada bu kalkışamaya karşı yüreğini koymaya hazır milyonlar olarak bekliyorduk. Başkomutanın çağrısı ile destansı bir mücadele başladı. Yılan taslakları hakikat asasıyla derdest edildi.
15 Temmuz'un ardından, FETÖ gibi ılımlı ‘görünen' bir yapının kan dökücü bir örgüte dönüşme süreci üzerinde durmak istiyorum. Baktığımızda bir paradoks göze batmaktadır. Bir yanda dini referanslar ileri sürmek, öte yandan küresel güçlerin kirli emelleri için kullanışlı bir yapı olmak. Açıklamaya muhtaç bir durum. Bu tezadı anlaşılır kılan büyünün adı; ‘yorum'dur. Evet, yorum zıt olan iki şeyi aynı kümede topluyordu.
Örgütte bunu yaptı. Ezoterik anlayışla hukuka uymayan her şey için bir yorum üretti. Örgüt dışında pek anlaşılamayan bu yorumlar, maslahat denilen kazanımları açıklıyordu. Zorlama yorumlar ve sırlarla dolu kült bir bakıştı. Kült yapı büyüdükçe, paylaşılan sırlar artıyordu. Açıklanması zor işlere rahatlıkla girişiliyordu.
Kült yapının özellikleri nelerdir? Öncelikle mensup kişi önce gizemle tanışır. Düşünce ve akılla değerlendirebileceği bir süreç geçirmeden duyguyla tanışır. Din algısı bu şekilde gelişir. Bir büyük otorite gücün esrarengiz ve kutsal bağlayıcılığına dahil olur. Düşünce boşluğunu fazlasıyla dolduran ise duygu bağlanmasıdır. Sorgulama yapılabilecek bütün doneler kişinin iradesinden yalıtılır. Bu bir bakıma ‘düşünce yalıtımı'dır.
Gözünü bu yapıda açan bireyin ilk karşılaştığı şey ‘sır'dı. Büyük sırlar vardı; örgüt sırları paylaşıldıkça manevi bir bağlanma gerçekliyordu. Bununla birlikte yapıdan kopmayı imkansız kılan ‘bilgiler' çıkış kapısını kapatıyordu.
Paralel bağlanmayı güçlü kılan birinci etken, kült yapının sırlı lideriydi. Gülen'e atfetilen olağanüstülükler büyüleyiciydi. Ona atfedilen zeka, hafıza, keşif ve kerametler bireyin bağ dokusunu güçlendiriyordu.