İnsan ve teknoloji arasındaki ilişki ileri boyutlara ulaştı. Hayatın her alanında led ekranın yansımaları var. Bu kadar yakınlaşma sonucu tuhaf durumlar ortaya çıktı. Örneğin 300 bin civarında Japon genci, bilgisayar oyunları nedeniyle yıllardır evlerine kapanmış durumdalar. Saç kestirmek gibi ihtiyaçlar dışında evden çıkmıyorlar.
Eve kapanmayan gençler daha çok fakat onlarda risk altındalar. Sanal alan da mutlu olmanın getirdiği bedel var. Gerçek hayatta karşılığı olmayan bir benliğin kurbanı olabilirler. Onların atalarında hiç rastlanmayan kimlik tasarımları var. Yakıcı bir anlam boşluğu nedeniyle sanal üyelikler onlar için çok cazip. Bu yolla istedikleri gibi görünmeleri mümkün.
Ulaşılamayan her mutluluğu sanal bir koza içinde sunan oyunlar tasarlandı. Örneğin Avatar karakterlerinin yer aldığı bir oyunda, gençler hayalleriyle buluştu. Oyundaki bir karaktere bürünüp, pahalı arabalara biniyor, lüks restoranlarda yemek yiyor, ulaşılmaz olan her şeye sahip oluyorlardı. Böylece farkına varmadan hayali bir benlik içlerinde büyüyordu.
Hayalle gerçek bir sarkaç gibi. Kendini ‘özel' göstermek isteyenlerin gerçek aktarımları da var. Özel zamanlarda yediği yemekle selfie çektirenler, şık kıyafetlerle poz verenler, sanal paylaşımlarda akıyor. En iyi kareler sanal arkadaşların ekranlarına yansıyor. ‘En' ifadesiyle nitelenen ne varsa kadraja girer; kural budur.
Gerçek dünyanın ulaşılmaz kimliğine sanal dünyada her zaman kapı aralanır. Facebook gibi kanallar kişiye ‘olmak' istediği şeyin duygusunu tattırır. Fotoğraf paylaşma sitelerinde, en iyi görünen resimler paylaşılır. Kimi zaman tesadüfen karşılaştığı tanınmış bir kişiyle aynı karedir. Kimi zaman park halindeki pahalı bir araba önünde resim paylaşılır.
YouTube daha büyüsel bir alan açar. Çevresinin dikkatini çekmek isteyen kişinin özel anlarını milyonlarla buluşturur. Bir becerinizi ya da ilgi çekici bir anınızı dileyen herkes izler. Kim bilir bu yolla şöhret yolunuz açılabilir.