Akıl ve iradelerini başkasına teslim veya emanet edenler,
zamanla mal ve servetlerini aynı şekilde kaybetmek tehlikesiyle
karşı karşıya gelirler.
Zira, biri diğerini iktiza ediyor.
Bundan bir asır kadar evvel, bu yöndeki tehlikeye dikkat çeken Bediüzzaman Hazretleri, Münazarat isimli eserin sonlarında yer vermiş olduğu bir suâl-cevap faslı, bu zamana da ışık tutar bir mahiyettedir. İşte, o can alıcı suâl ve cevabın mühim bir parçası...
Suâl: En evvel rüesâmız ıslâh olunmalı?
Cevap: Evet, reisleriniz malınızı ceplerine indirip hapsettikleri gibi, akıllarınızı da sizden almışlar veya dimağınızda hapsetmişler. Öyle ise, şimdi onların yanındaki akıllarınızla konuşacağım: Eyyühe’r-rüûs ve’r-rüesâ! ...Elinizdeki malımızla ve yanınızdaki aklımızla bize hizmet ediniz. (Age, 104)
* * *
İdareci reisler, ellerinde bulunan varlık ve imkânlarla millete hizmet etmeli; bunları kendi şahsî menfaat veya siyasî maksatları için kullanmamalı. Aksi halde, milletten aldıklarını yine millete karşı istimal edilebilir bir kuvvete, bir topuza dönüştürmüş olurlar.
Bu zamanda, herşeyi bir tek şahsa bırakmamalı ve bütün bütün itimat etmemeli. Çünkü, zaman şahıs zamanı değil; aksine, heyet ve şahs-ı mânevî zamanı. Heyet nezdinde görülen ve heyetin kontrolü altında yapılan işlerde, denetimden ve şeffaflıktan kaçılamaz, yani kapalı devre iş görülemez.
* * *