Halk Partisi, 1940’lı yıllarda M. Kemal’i “Ebedî Şef”, İsmet
Paşayı da “Millî Şef” ilân etti.
Said Nursî’nin ise, bu her iki şef ile de arası yoktur. Yıldızları
barışık değildir. Hayatının sonuna kadar da hiç barışmadı, barışık
hale gelmedi.
Tarihin de tescilinde olan bu zâhir gerçeği, zaman içinde çarpıtmaya çalışanlar oldu; ancak, inandırıcı olamadılar, hiç de itibar görmediler.
Bu gerçeği teslim ettikten sonra, önemli bir başka noktaya paragraf açalım. O da, Said Nursî’nin 1940’lı yıllarda Cumhurbaşkanlığı makamına göndermiş olduğu mektuptaki M. Kemal ile ilgili çarpıcı sözleridir.
Emirdağ Lâhikası isimli eserin “İstidanın Zeyli”nde yer alan bu mektup aynen şu ifadelerle başlıyor:
Reisicumhur’a gönderilen istidanın (dilekçenin) Zeyli’dir ki, mecbur oldum yazmaya.
Bana hücum eden garazkârların en esaslı sebebi, Mustafa Kemal in dostluğu ve tarafgirliği vesilesiyle beni eziyorlar. Ben de o garazkârlara derim ki: Ölmüş gitmiş ve dünyadan ve hükûmetten alâkası kesilmiş bir adam hakkında otuz sene evvel bir Hadis-i Şerifin ihbarıyla Kur’ân’a zararlı öyle bir adam çıkacak dediğimi ve sonra Mustafa Kemal o adam olduğunu zaman gösterdi.
Ben de beş yüz seneden beri kahramanlığıyla ve hakperestliğiyle dünyaya meydan okuyan kahraman bir ordunun şerefini ve zaferini hilâf-ı hakikat olarak Mustafa Kemal’e vermediğim için, garazkâr dostları, beni yirmi senedir (demek ki 1940’ların ortaları) bahanelerle tazip ediyorlar.