Kan ve barut kokusu, ortalığı yeniden istilâ etmeye başladı.
Kimsenin ne can emniyeti kaldı, ne mal emniyeti. Yangınların, patlamaların nerede vuku bulacağı, kurşunlara kimin hedef olacağı belli değil.
Kan döküldüğü ölçüde anaların feryâdı da yükselmeye devam ediyor, ne yazık ki...
Aynı dine mensup, aynı kıbleye yönelen, aynı ülkenin vatandaşı olanların feryâdı gibi gözyaşları da biribirine karışıp gidiyor, vâ esefâ...
Ne acı bir tablo, ne feci bir durum, ne kahredici bir manzara; aman yâ Rabbî!
* * *
Oysa, beş-altı senedir milletimiz ne güzel “Çözüm Süreci” ninnileriyle oyalanıp uyutuldu:
* İcabında baldıran zehiri bile içilecek; ama, akan kardeş kanı mutlaka durdurulmaya çalışılacaktı.
* Çekilen acılar dindirilecek; artık analar ağlamayacaktı.
* Kimilerinin siyasî hayatına mal olsa bile, bu keşmekeşliğe muhakkak bir çözüm yolu bulunacaktı.
* O yollardan biri Oslo, İmralı, Kandil gibi yerlerle yarı açık, yarı gizli görüşmelerde bulunmaktı.