Fetih Sûresinin 29. âyetinde geçen “...eşiddâu alel-kuffâr; ruhamâu beynehum...” tabirleri, bize son derece ehemmiyetli mesajlar veriyor.
Bu âyette meâlen, Hz. Muhammed (asm) ile beraber hareket edenler için “Onlar, kâfirlere karşı sert; birbirlerine karşı ise merhametlidirler ve öyle olmalıdırlar” mesajı veriliyor.
Bu İlâhî mesaja kulak asmayan veya ona uygun davranışlarda bulunmayan kimseler, şüphesiz mesul duruma düşüyor ve ciddî vebâllerin altına giriyorlar.
Evet, bir Müslüman, mü’min kardeşlerine karşı daima şefkatli, mülâyim, yumuşak ve merhametli davranmalı; küfür ve inkâr yoluna sapanlara karşı ise sert, vakur, ciddî ve yerine göre şedit bir tavır takınmalı.
Aksi davranışta bulunanlar, şüphesiz dinin emrettiği prensipleri çiğniyor ve muvazeneyi bozmuş oluyorlar.
* * *
Kur’ân’ın emrine, Resûl’ün (asm) sünnetine kemâl-i teslimiyet ile riayet eden Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin gerek hayatı ve gerekse Risâle-i Nur’da vâzetmiş olduğu hakikatler manzumesi, mezkûr âyet-i kerimede nazara verilen o kudsî ölçü ve kıstaslarla mükemmel bir uygunluk arz ediyor.
Yani, ehl-i imana karşı müşfik ve mülâyim; ehl-i zındıkaya karşı ise vakur ve şedit...
Günümüzde ise, pekçok Müslümanın bu İlâhî mesaja ne yazık ki uygun hareket etmediğini, hatta tersi davranışlarda bulunduğunu esefle müşahade ediyoruz. Yani, küffara karşı sessiz ve pasif; buna mukabil, din kardeşine karşı haşin, şiddetli ve kırıcı bir davranış biçimi.