Bundan yüz küsûr sene evvel telif edilen Münâzarât isimli eserin başlarında ve ortalarında, aşağıda birbirini te’yid ve te’kit eden ifadeler yer alıyor:
1) Hasenâtı seyyiâtına, sevâbı hatâsına tereccuh edenler, mağfiret ve affa müstehaktırlar.
2) Demek, nokta-i nazar, hükûmetin hasenâtı, seyyiâtına tereccuhudur. Yoksa, seyyiesiz hükûmet muhaldir.
(Tereccuh: Galib, üstün gelme.)
İşte, geçen hafta vefat eden merhum Süleyman Demirel’in gerek şahsiyeti ve bilhassa siyasî icraatıyla ile ilgili yaptığımız değerlendirmelerdeki temel hareket noktamız, aynen yukarıdaki iktibaslarda ifade edilen pek mühim ölçü ve kıstaslar olmuştur.
Özetle, şuna kat’iyyetle inanıyor ve şehâdet ediyoruz ki: İslâmköylü şehid Hafız Ali’nin yeğeni ve Kur’ân talebesi olan Süleyman Demirel’in sevabı hatasına galiptir. Yani, iyilikleri fenâlıklarından üstündür. Bu sebeple de tercihe şâyândır; vatana-millete yaptığı gayretli hizmetlerinden dolayı af ve mağfirete müstehaktır.
Ayrıca, bilhassa Barla ve Kastamonu Lâhikalarında ismi zikredilen İslâmköylü kimselerden Demirel âilesine mensup şahsiyetler hakkındaki takdirkâr, senâkâr ifadeler, bizim için en muteber birer referans hükmünü taşır.