Din adına siyasete atılanlarda, İslâma zarar gelmemesi için “olmazsa olmaz” şartların başında “aşk-ı İslâmiyet” gelir.
Yani, dindar siyasetçilerin hedefi, gayesi gibi, esas kaynağı ve hareket noktası da aynı aşk, aynı şevk, aynı sevdâ olmalı.
Bu temel yörüngenin dışına çıkanlarda “aşk-ı siyaset” galebe çalar; bunlar, zamanla ve gitgide düğüm bağlayan bir açmazın, bir çıkmazın içine fena halde düşüp boğulurlar.
“Siyaset aşkı”nı “İslâmiyet aşkı”ndan üstün tutanlar, ilk başlarda güçlenerek marjinal bir yükselişin içine girebilirler.