Risâle-i Nur Külliyatı’na dahil içtimaî dersleri dinleyen,
okuyan ve bilhassa Lâhika mektuplarını dikkatle okuyup mütalâa
edenlerin, siyasî konular, misyonlar ve cereyanlar hakkında, kendi
iç dünyasında şüphe, tereddüt yaşamazlar.
Şüphe virüsü bulaşanlar, tereddüt zatürresine yakalananlar, daha
ziyade kökü hariçteki siyasî cereyanların tesirine
kapılanlardır.
Zira, Lâhika mektuplarında, dahildeki en muğlak, en şaşırtıcı ve zahiren en çetrefilli gibi görünen “dost siyasetçiler”in de yanlışına düşmemek ve mânen büyük zarar verici siyasî kulvarına sürüklenmemek için, âdeta birer pusula mesabesinde gayet açık ve sarih ifadelerle “istikametli düstûrlar” bir bir sıralanmış durumda.
İşte, o ifadelerin en çarpıcı olanlarının başında, Necip Fazıl liderliğindeki Büyük Doğu camiası ile Eşref Edip öncülüğündeki Sebilürreşad çevresinin “Risâle-i Nur’u dünyaya, siyasete âlet etme”yi netice vermesi kuvvetle muhtemel olan yaklaşım tarzlarına karşı, Üstad Bediüzzaman’ın şu beyanları gelir: