Vatan sathı, gitgide kuruyan, çölleşen, çorak bir araziye
dönüşen coğrafyaları andırıyor, şu sıralar.
Adeta, bir tek adamın ağzından çıkan sözlere odaklanmış konumdaki
ufuklar kararmaya, vizyonlar sararmaya, düşünceler dibe vurmaya
başladı.
Yazılan, çizilen, dillendirilen şeylerin çoğu, ya tek adama övgüler ayarında, ya da birilerine yergiler mahiyetinde.
Böylesi bir fâsit dairenin dışına bir milim olsun çıkamayan mebzul miktarda gazeteci, yazar, çizer, düşünür, araştırmacı takımı var.
Ne yaparsınız ki, sadece Türkiye’de değil, tek adamcılığın hâkim olduğu dünyanın hemen her yerindeki durum, üç aşağı-beş yukarı budur ve böyledir.
* * *
“Tek Adam” meddahlığı meydan aldığı dönemlerde, eş zamanlı olarak ayrıca aynı adama karşı bir “husûmet ateşi” alevlendirilmeye çalışılır.
Bu ortamı germe, toplumu kutuplaştırma, dolayısıyla huzuru kaçırma siyasetinin içine her türlü ufûnet, her türlü mikrop ve muzahrafât süprüntüsü girmesine fırsat doğmuş olur.
Şu elim vaziyet bir yana, gereksiz ve değersiz zıtlaşmaların tarrakası altındaki toplumlarda, bazı insanî melekeler, duygular ve değerler dumura uğramaya başlar.
Meselâ, ufkî daralmaya, fikrî sefâlete ve hatta karakter bozukluğuna kadar türlü menfiliklere yol açan aşağıdaki türden telkinler ortalığı istilâ eder: