Birlikte darbe yaptıklarını unutuyorlar. Menderes ve dâvâ arkadaşlarının kanına girdiklerini ise, bizden unutmamızı bekliyorlar.
Çok fenâ yanılıyorlar...
Başkasını da kendileri gibi katil, zalim, gaddar, ırkçı, faşist, şövenist, militarist, cuntacı-darbeci zannediyorlarsa eğer, yine çok fenâ şekilde aldanıyorlar demektir.
Çünkü, onlar Türkiye’de artık nesli tükenmeye yüz tutmuş olan insan çehreli, aklî muhakemeden yoksun zavallı bir gürûhtan ibarettir.
Kimleri mi kast ediyoruz? İşi tahmine bırakmadan açıkça ifade edelim:
Bunlar, 1960’de demokrasiyi süngüleyen, meşrû Demokrat iktidarı deviren ve lider kadrosunun kanına giren o emsâlsiz zalimlerin günümüzdeki alkışçıları, destekçileri ve fikrî, siyasî, hissî takipçileridir.
Bunlar, toplum içindeki azgın bir azınlıktır. Şirretlikte üstlerine yoktur. Bu yüzden sayıları az olduğu halde gürültüleri, cayırtıları fazla çıkıyor.
Cerbezeyle, türlü demagojilerle, meydanı boş gördükleri, ya da fırsat buldukları hemen her yerde hiddet ve öfke dolu sözlerle içi kof şu tarz iddialarda bulunurlar: “Menderes ve partisi zalim ve zorba idi. Türkiye’yi ABD’nin uydusu yaptılar. Medyaya baskı yaptılar, sansür uyguladılar. Kırşehir’i ilçe yaparak Osman Bölükbaşı’nın önünü kesmeye çalıştılar...”
Bu tür şeyleri, hem öyle bir üslûp ve edâ ile söylüyorlar ki, bunların yanında darbe, Yassıada Mahkemesi, hatta idamlar bile masum kalıyor, neredeyse... Hani neredeyse “Oh oldu!” diyecekler, tâ yarım asır evvel yaşanan bütün o kanlı mezâlimler için.