Bir siyasetçi, yahut bir idareci hem dindar, hem diktatör olamaz
mı?
Bir vali, bir bürokrat, bir asker, yahut bir komutan, hem dindar,
hem müstebid bir idareci olamaz mı?
Pekâlâ olabilir ve olmuştur. Tarihte bunun sayısız örnekleri var. Aşağıda, birkaç misâlini göstermeye çalışalım.
* * *
Bir idarecinin, bir siyasî aktörün hem dindar, ama aynı zamanda bir diktatör olabileceği hususu hem mümkün, hem de vâki olduğu halde, buna bir türlü inanmayan, yahut inanmak istemeyenlerin varlığına şahit olmaktayız.
Ne var ki, bunların tamamını aynı kategoride görmek ve değerlendirmek doğru olmaz. Kendi içinde bazı farklılıklar arz ediyor. Şöyle ki:
BİR: Kimileri, aklî muhakeme zayıflığı sebebiyle, meseleyi tam olarak ihata edemiyor. Zahiren dindar görünen bir siyasetçinin, idarecilikte de mükemmel ve hatta yüksek maharete sahip, eşi-benzeri bulunmaz bir lider olduğunu tahayyül ederek, ona olağanüstü derecede bağlanır, perestiş eder, meth û senâlarda bulunur.
İKİ: Kimileri var ki, iradesi zayıftır. Hâkim siyasî cereyanların tesirinden kendisini koruyamıyor, kurtaramıyor. Direnme ve dayanma noktasında irade gösteremiyor. Kendini hâkim rüzgâra kaptırmış gidiyor. Kemiyetin, kalabalığın alkışladığına o da şuursuzca alkış tutuyor.