Yüz elli yıla yakındır “Demokrasi kulvarı”nda at koşturan Türkiye, şu sıralar ne yazık ki iyi bir sınav veremiyor. Hukuk ve adâlete yaslanmak yerine, kuvvete, şiddete ve siyaset topuzuna daha ziyade itibar edilir bir hale gelindi. Temel insan hak ve hürriyetlerine ağırlık vermek yerine, bu temel insanî hakları kurutan, daraltan, yer yer kaldırtan politikalara adeta alkış tutulmaya başlandı. Kànunlar manzumesini herkes için eşit hale getirmek yerine, farklı görüş sahipleri için adeta “cezâlar manzumesi”ni düzenleme yarışına başlanacak neredeyse. İş bu noktaya gelince... Mesele böyle bir hâl alınca... Haliyle, hemen her kesimden insanlarımız tedirgin olmaya başladı. Kimse kendini güvende hissetmiyor. Durum, cidden vahim... Fikir ve siyasetle uğraşanlara ciddî baskılar uygulanıyor. Kültür ve san’atla uğraşanlar bile, tepedeki zevâta yaranamadığı takdirde, mesleğini sürdüremez hale geldi. Hatta, üretim ve ticaretle uğraşanlar bile, siyasetin acımasız dişlileri arasında sıkışmışcasına, artık ne yapacağını kestiremez bir duruma geldi.