Türkiye, süslü görüntüler için haybeden masraf yapacak, para
dökecek durumdaki bir ülke değil.
Fert başına millî hâsıla, rasyonel olarak on bin doların çok
altında. Hâlâ sefâlet içinde yaşayan, adeta Sefiller’i oynayan yüz
binlerce değil, milyonlarca insanımız var.
Normal aylık kirayı ödeyemeyen, aylık faturaları ödemede çok büyük zorluklar çeken, yine sayısız vatandaş var.
Çocuğunun eğitim, sağlık, beslenme masrafını karşılamak için rahatını bozan, uykusundan fedakârlık yapan, hatta sıhhatini riske atan insanların da haddi-hesabı yok.
Öte yandan, park ve bahçeler yeterince temiz, bakımlı, düzenli, korunaklı tutulamıyor.
Belediyeler, (özellikle İstanbul’daki belediyeler) kaldırım işgalleriyle bir türlü başedemiyor. (Ör: Koca Fatih Camii’nin önündeki—üstelik Türbe/Kıble tarafındaki—caddenin kaldırımları, yıllardır baştan başa işgal altında. Kadın, çocuk, yaşlı, hasta... geçemiyor. Belediye âcziyet içinde.)
Benzer mahiyetteki olumsuz tabloları sayıp sıralamaya devam etmek mümkün.
Ancak, maksadın anlaşılmasını sağlamak için, sanırım bu kadarı yeterli.
Yerler tamam, Sıra düz duvarlarda mı?
Yukarıda bir kısmına değindiğimiz gibi, hükümet ve belediyelerin âcilen yapması gereken yığınla işleri orta yerde dururken, birileri tutturmuş yüksek betonarme duvarları çok pahalı sistemlerle süslemeye çalışıyor.