Soldan bir, sağdan iki parti.
Cuntacılar, 12 Eylül Darbesiyle, aslında demokrasiyi hançerledi.
İnsan haklarını, gaddarca çiğnedi. Sağlam zemine oturmaya çalışan
siyaseti de dinamitleyip paramparça etti.
Darbe Konseyi, etrafa korku ve dehşet saçtı. “Bir sağdan, bir soldan asarak” güya denge kurmaya çalıştı.
Siyasette ise, “sağdan iki, soldan bir parti”ye seçimlere katılma izni vererek kendince bir “demokrartik denge” kurmayı sağlamış oldu: Şayet, sağ oylar parçalara bölünmese imiş, sol bir parti asla iktidar yüzü göremezmiş...
“Demokrasi” deyince, adamların bundan ne anladığına bakın siz.
Gerekçe “anarşi” iken...
12 Eylül Cuntasının darbe gerekçesi “anarşi” idi. Sözde “Anarşiyi durdurmak ve demokrasiyi yeniden rayına oturtmak için” darbe yapmışlardı.
Oysa, anarşiyi bile “el altında” aynı cuntacıların desteklediği türlü delillerle ve dahi itiraflarla ortaya çıktı.
Esasen en ağır faturayı anarşiye hiç bulaşmayan siyasilere ve müsbet hareket eden fikir sahiplerine çıkarmaları bile, cuntacıların nasıl da yalancı ve münafıkane bir maske ile hareket ettiklerini ispat etmeye kâfi gelir.
Meselâ, en ağır siyasî faturayı Adalet Partisine ve en yüklü fikrî faturayı Yeni Asya’ya kesmeleri gibi...