(Mehmet Kutlular’ın "İşte Hayatım" isimli kitabından
iktibaslar.)
Biz, Fethullah Hocanın sıkıntı çıkaracağını sezdiğimiz için (1973
senesi olabilir) Hocayı İstanbul'a çağırdık. Bu sezgimiz delillere
dayanıyordu.
Fethullah Hocanın etrafında bir takım insanlar toplanmış, Hocaya bazı makamlar izafe ediyorlardı. Kimisi "Hz. İsa”, kimisi "Mehdi" kimisi de "Kahtani" diyordu. Hocaya aşırı iltifatlar yapılıyordu. Bundan dolayı da bazı yerlerde "Fethullah Hoca namına" ona bağlı olduğunu söyleyen insanlar tarafından dershaneler açılıyordu: Edremit, Çanakkale gibi.
Biz sür'atle bunun üzerine gidilmesi lâzım geldiğini, aksi takdirde "yeni bir doğum" olacağını; parçalanmaya, bölünmeye gidileceğini ortaya koyduk. Ağabeyleri de bir ölçüde ikna ettik.
İşte burada ağabeyler imtihanlarını veremediler. Fethullah Hoca bir şey yapıyordu; biz ağabeyleri ona uyarı için gönderiyorduk: "Gidin, uyarın!” Oraya ikaza giden ağabeyler, "Kendilerine göre Kur'ân kursu var, talebe yetiştiriyorlar, maşaallah, barekâllah" deyip tebrikle, takdirle dönüyorlardı.