Bir şey, şayet içinde duygusallık barındırıyorsa, o şey istismara, dolayısıyla sömürüye de açık demektir.
Meselâ: Dinî ve millî duygular; kin, intikam ve husûmet duyguları; fakirlik, halkçılık ve mazlûm-mağdur edebiyatı gibi duygu yönü ağır basan şeyler...
* * *
Bu duygusal alanlar ve unsurlar, doğru bir fikre, haklı bir dâvaya ve istikametli bir hizmete kuvvet vermek için devreye sokulmalı. Bu duygular, esasen bu maksatlar için verilmiş.
Ne var ki, bu güçlü ve hassas duygular için pusuda bekleyen bir yığın istismarcı da var.
İstismarcıların kimi şahsiyet, kimi ticaret, kimi de siyaset için kullanır, bu masum duyguları.
Bu istismarcılar, aslında birer “duygu katili” de sayılırlar. Zira, o duyguları sömüre sömüre, istismar ede ede, günün birinde tüketme noktasına kadar getirip dayandırırlar.
* * *
Zamanla holdingleşme noktasına kadar gelen bazı şirketlerin, insanlarımızın dinî ve millî duygularını alabildiğine istismar ederek paralarını toplayarak, biriken sermayeyi fütûrsuzca kullanırlardı.