Yirmi Sekizinci Lem’â’nın hemen başlarında aynen şu ifade yer
alıyor: “Risâle-i Nur gizlenir, fakat sönmez ve söndürülmez.”
Üstad Bediüzzaman, bu sözü 1935’te kayda geçiyor.
O tarihte, Eskişehir Hapishanesinde mevkuf olarak bulunuyor.
Tek parti idaresi, Risâle-i Nur’u yasaklamak ve müellifini de yok etmek üzere harekete geçmişti.
Bu maksatla aylarca uğraştı, fakat bir halt edemedi; gayesinde muvaffak olamadı.
Kızıldan yeşile boyanan aynı bukalemun devlet, seksen yıl sonra Nur Risâleleriyle ilgili olarak bir kez daha harekete geçti.
Fakat, bu kez açıktan yasaklamak yerine, güya “himaye etmek” maksadıyla, bu eserleri “devlet tekeli”ne almaya çalıştı. Şükür ki, bunda da maksadına nail olamadı.
* * *
Bu hususla alâkalı olarak 2 Aralık 2014 tarihli yazımızda aynen şunları ifade etmişiz:
“Devlet, 80 yıl aradan sonra Risâle-i Nur’un neşriyatına bir kez daha müdahale etti. Şimdiki müdahale, 1935’teki müdahaleden çok daha karmaşık ve çetrefilli görünüyor.