İktidar yanlısı medyanın 1 Mart 2015 tarihli nüshalarında sıcağı sıcağına manşetten duyurduğu Dolmabahçe çıkışlı “Barış ve Kardeşlik” ile ilgili haber ve görüntüler, meğerse bir yalan ve düzmeceden ibaret imiş.
Öyle diyor, zirvedeki zatlar: “Ne Dolmabahçe mutabakatı ya? Yok öyle bir şey!”
* * *
İktidar yanlısı medyanın yıllar yılı “Yerli GLADYO” diye pompalayıp durduğu “Ergenekon Dâvâsı” da bir “yalan rüzgârı”ndan ibaret imiş.
Yargıtay öyle dedi. Bunu da herkes duydu: “Ne Ergenekonu? Yok öyle bir şey!”
* * *
Yarın öbür gün, şayet benzer tersleşmeler “Çözüm Süreci, Paralel Örgüt, Kayyım Atamaları, Suriye, Mısır, Sisi, IŞİD, PYD, 27 Nisan Muhtırası...” gibi konularda da yaşanırsa, artık hiç şaşırmamak gerekir.
Olmaz olmaz demeyin; zira, hiç olmaz, asla olamaz denilen bazı şeyler bile oldu, oluyor ve olacak gibi...
Bu zamanın siyaseti, kizbe, yalana fazla revâç verdirmiş.
* * *
Yukarıda zikrettiğimiz iki gelişmeyle alâkalı olarak, ister istemez zincirleme halde aşağıdaki iki mühim suâl zihinleri meşgul ediyor.
BİR: Şayet “Dolmabahçe mutabakatı” yoksa veya iki taraf arasında bir görüşme-anlaşma vakıası cereyan etmedi ise, ikidar ve muhalefete mensup milletvekillerinin orada ne işi vardı?