Tartışmalı gündem maddelerinin liste başında, bir kez daha “Başkanlık sistemi” yer almaya başladı.
Aynı mesele, daha evvel de tekrar betekrar gündeme taşındı; üzerinde uzun uzadıya görüşmeler, konuşmalar, tartışmalar yapıldı.
Şu var ki, durum bu kez çok daha ciddi gibi. Zira, en azından şimdilik, gerekli siyasî desteğin var olduğu görünüyor.
Buna rağmen, her şey “çantada keklik” sayılmaz. Son etaba yaklaşıldığında, maratonun nasıl biteceğini şimdiden kestirmek hayli zor.
* * *
Başkanlık sistemiyle ilgili olarak yapılan hararetli tartışmalar, gelip iki noktada toplanıyor.
Birincisi: Şahıs odaklı tartışmalardır. Konuşulan hususlar, ağırlıklı olarak şahsın-liderin yapısı, imajı, mizacı, ideolojisi etrafında döndürülüp dolaştırılıyor.
İkincisi: Türkiye’nin bu sisteme hazırlıklı olup olmadığı noktasıdır. Yani, evvelâ sistem daha tam manasıyla belirgin hale getirilememiş olmakla beraber, öngörülen sistemin alt yapısının henüz hazır olmadığı, dahası, hazırlığın uzun zaman ve çaba gerektirdiği hususu üzerinde duruluyor.
Görünen o ki, sistem değişikliği olsa da, olmasa da, önümüzdeki süreç/vetire bir hayli sıkıntılı, sancılı geçecek.
Gönül ister ki, Türkiye şahsî, hissî, konjonktürel siyasî veya ideolojik handikaplara hiç takılmadan sistem tartışması yapabilsin.
Zira, önemli olan ülkenin selâmeti, milletin refah ve saadetidir. Bu maksadın hasıl olmasına hangi sistem elverişli ise, hangisi ile daha rahat, daha verimli şekilde hizmet edilebiliyorsa, onun tercih edilmesi, hepimizin-herkesin ortak dileği olmalı.
Buna rağmen, hayatî önem taşıyan her noktanın hür zeminde konuşulup müzakere edilmesinden yana olduğumuzu ifade edelim.