Bilhassa genç kardeşlerimiz, karşılaştıkları bazı kimselerden
“Âhirzaman Mehdisi” ile alâkalı olarak çok tuhaf şeyler
duyduklarını söylüyor.
Bunların bir kısmı, gûyâ Risâle-i Nurları da okudukları halde,
meselâ “Asıl büyük Mehdî'nin, mutlaka ve mutlaka Üstad
Bediüzzaman'dan sonra geleceği” yönünde keskin iddialarda
bulunuyor.
Doğrudur; şahsen kendim de zaman zaman rastladım, rastlıyorum, bu tür iddia sahiplerine.
Bazıları delil olarak, Münâzarât isimli eserde zikrolunan "Mehdî gelmek lâzımdır?" sualine mukabil, Üstad Bediüzzaman'ın verdiği şu cevabı göstermekteler: "Eğer Mehdî acele edip gelse, baş-göz üstüne, hemen gelmeli. Zira güzel bir zemin müheyya (hazır) ve mümehhed (döşenmiş) oldu. Güzel çiçekler baharda vücutpezîr olur." (Age, s. 47)
Evet, aynı eserde kendisinin kışta geldiğini ve bir müddet sonra güzel, cennetâsâ bir baharın geleceğini "Ey Saidler, Hamzalar, Ömerler!.." dediği istikbâl nesline müjdeleyen Bediüzzaman Hazretleri, gerçekte hazırlanmış olan zeminin ne için ve kimin için olduğunu, en ufak bir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde, yine kendisi izâh ediyor.