Şu dehşetli âhirzamanın dağlar büyüklüğündeki dalgaları ve boğucu çalkantıları içinde tek başına kalarak kendini muhafaza etmek, fevkalâde zordur. Belki de imkânsız derecede.
Bu sebeple, hepimiz birleşmeye, kaynaşmaya, yardımlaşmaya ve bir dayanışma içine girmeye şiddetle muhtaç durumdayız.
Üstümüze Allah’ın rahmet ve inayetinin celbinin de, ancak bu suretle olacağına inanıyoruz.
* * *
Rahmete vesile olan cemaat halinde olmayı ne derece doğru ve güvenli buluyorsak, bir şahs-ı vâhide, bir ferd-i fâniye bağlı kalmanın ise, tam tersine olarak pek zayıf, çürük, güvensiz ve tehlikelere mâruz bir vaziyet arz ettiğine kanaat getiriyoruz.
Şahıs, ne kadar güçlü, dirayetli, itibarlı, popüler, karizmatik, vs. olursa olsun, bu zamanda bir gün içinde tepetaklak olup gidebilir. Kırk yıllık karizması, yarım asırlık itibarı bir günde yıkılabilir.
Üstelik, bu tür yıkılışlar hayali değil, hakikattir. Dahası, günümüzde mükerrer olarak vakidir, dolayısıyla mümkündür.
O halde, kime, neye ve kimine güvenirsin, ey şahısperest ve ey hayali arkadaşım!
* * *
Ha, bu arada birileri çıkıp “Arkadaş, ben Âhirzaman Mehdisi’ni buldum, ona bağlandım, onun hizmetindeyim; dolayısıyla güvendeyim” falan diyebilir.
Hemen onu da söyleyelim: Mehdi, İsa, Deccal, Süfyan gibi âhirzamandaki vazifeli şahısların hiçbiri açıkça bilinmezler ve bilinemeyecekler. Onlar, ancak “nur-i imânın dikkati” ile bilinir ve tanınırlar. (24. Söz’ün 3. Dalı)
Öyle, alâmelei’n-nâs şekilde bağıra-çağıra veya reklâmasyon faaliyetlerini yürüterek birilerini lanse etmeye çalışmakla, ne Mehdilik olur, ne de Mehdi ile birlikte çalışıyor olmak mümkün.
Bu tam bir maskaralık veya şarlatanlık olur; başka birşey değil.
Ama, buna rağmen, şöyle bir bakıyorsunuz, sanki “Mehdilik borsası” kurulmuş gibi, piyasada zibil gibi Mehdi adayı var.
Oysa, aklı başında, ilmi-irfanı yerinde her mü’min, şuuruyla bilir ki, gerçek Mehdi bir tanedir; gerisi çakmadır ve çoğu da gafildir, cahildir, sahtedir, hatta sahtekârdır ve şarlatandır.
Her ne ise, bunu da bir kalem geçiyoruz.
* * *