Türkiye’deki seçmen kitlesini enayi yerine koyan, çoğunluğu
“bidon kafalı” olarak gören politikacılar var mı?
Hiç şüphesiz, var.
İşte bu durum, Türkiye’de hakkaniyet esasına göre ve adam gibi siyaset yapmanın ne derece zor olduğunun acip bir göstergesidir.
* * *
Türkiye’de “iyi yönetim” anlayışı ile değil de “ideolojik referanslı” siyaset yapanlar var mı?
Hiç şüphesiz ki, var.
Kezâ, Türkiye’de kan ve terör üzerinden siyaset yapanlar var mı?
Hiç tereddütsüz, böylesi de var?
Peki, devlete rengini veren “Kemalizm” de bir ideoloji değil mi?
Dahası, Kemalizmi hâkim kılmak için mâsumların kanı dökülüp millete karşı “devlet terörü” estirilmedi mi? Aynı hesapla muhtıra verilip tekrâren darbe yapılmadı mı?
Şüphesiz, bunlar da yakın tarihte yaşanmış acı ve fecî gerçekler...
İşte, asıl bu durum Türkiye’de hukuk ve demokrasi adına köklü şekilde siyaset yapılmasını zorlaştırıyor.
Hem öyle bir zorlaştırıyor ki, geçen doksan yıl zarfında iktidara gelen hiçbir hükûmet, bu ilkel ideolojinin öldürücü virüslerini bünyeden söküp atamadı.
Bizi “zindân-ı esaret”e mahkûm eden bu amansız zincirin sadece bir halkası 1950 Haziran’ında parçalandı ki, o da Ezân-ı Muhammedî’nin serbest bırakılma hadisesidir.
O tarihten önce de, sonra da aynı ayarda ikinci bir icraat ne yazık ki yapılmadı, yapılamadı.