Rusya Büyükelçisi Andrey Karlov'a yapılan sûikast, bizde Ali Şükrü Bey Cinayeti (1923), Amerika’da ise Kennedy Sûikastı ile (1963) çok büyük benzerlikler arz ediyor.
Hepsinin de ortak özelliği, tetikçinin de vurularak öldürülmesidir.
Böylelikle, tetikçi susturulmuş, yani konuşturulmamış oluyor; tâ ki, cinayetin arka plânı aydınlatılamasın, ilânihaye gizli ve karanlıkta kalsın.
Şu hususu, artık geri zekâlı olanlar da az-çok anlar ki, tetikçi ile öldürülen kişi arasında doğrudan bir ilgi, alâka, irtibat, münasebet yoktur. Tetikçilerin hemen tamamı birer maşadan veya taşerondan ibarettir. O maşaları kullanan gizli eller vardır.
Dolayısıyla, tetikçinin sağ olarak ele geçirilmesi ve rahatça-serbestçe konuşturulması halinde, karanlıktaki azmettiricilere ulaşabilmek mümkün.
İşte, perde gerisinde olanlar, soruşturmanın önünü kesmek ve tıkamak için, tetikçiyi de bir şekilde vurdurup izlerini kaybettirirler.
Kennedy’nin tetikçisini vuran polis, ağır cezada yargılandı ve ABD yasalarına göre idam edildi.
Ali Şükrü Beyi katleden Çankaya Muhafızı Topal Osman ise, çatışmada yaralı şekilde ele geçirildiği halde, M. Kemal’in isteği ile kafası kesilerek, ölümü (yani susturulması) bir bakıma garanti altına alınmış oldu.
Bu hatırlatmalardan sonra, şimdi gelelim Ankara’da işlenen şu son cinayetin önemli bazı EN-lerine...