Yakın tarihteki olayların görünen yüzüne baktığımız gibi,
bunların arka plânını da araştırıyoruz.
Araştırarak mahiyetini öğrendiğimiz olaylardan alınması gereken
ders ve ibret tablolarını sizlerle paylaşmaya gayret ediyoruz.
Bir de, bizzat şahit olduğumuz ibretlik hadiseler var ki, bunların da adeta şeş cihetini dikkatle inceleyerek, dağarcığımızı doğru bilgi ve sahih tecrübelerle ayrıca zenginleştirmeye çalışıyoruz.
İçinde bulunduğumuz şu dehşetli âhir zaman hadiselerini doğru şekilde okumak ve sıhhatli şekilde yorumlayabilmek için ise, Kur’ân’ın malı olan Risâle-i Nur projeksiyonunu kullanmaya âzami derecede dikkat ve gayret sarf ediyoruz.
Bu girizgâhtan sonra, önemli birkaç noktaya temas edelim.
12 Eylül’den önce
Bu bölümde ifade edeceğimiz şeyler, daha çok 1980 öncesinde de sandığa gidip oy kullananlara yöneliktir.
O dönemi yaşayanlar, hiç tereddüt dahi etmeden, gayet açıklıkla bilirler ki, hür seçmen kitlesinin mutlak çoğunluğu Demokrat Parti ile Adalet Partisini desteklemiştir.
Dahası, demokrasi tarihimizde sadece bu iki parti yüzde 50’nin üzerinde oy alabilmiştir.
Şimdi, bilhassa 1960-80 arası dönemi es geçenlere, Adalet Partisinin hizmetini yok sayanlara, bu partinin lideri Süleyman Demirel’in ismini dahi anmak istemeyen bugünün AKP destekçilerine soruyorum: