Bir kimseden haksız olarak alınan bir kuruşu, sahibine geri
vermek, yüzlerle lira sadakadan kat kat daha sevaptır. Kul hakkını,
Allahü teâlânın hakkından önce ödemek gerekir.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Kibri, hıyaneti ve kul borcu olmayan
mümin, Cennete girer.) [Nesai]
Kul hakları beş türlüdür. Bunlar; malî, nefsî, ırzî, mahremî ve
dînî haklardır.
1. Malî olan kul hakları: Hırsızlık, gasp, aldatarak, yalan
söyleyerek mal satmak, sahte para vermek, başkasının malına zarar
vermek, yalancı şahitlik, rüşvet almak gibi. Bu haklar için sahibi
ile helalleşmek gerekir. Dünyada helalleşmezse, ahirette sevapları
ona verilerek helalleştirilecektir. Mal sahibi ölmüş ise, vârisine
ödenir. Vârisi yoksa veya mal sahibi bilinmiyorsa, sâlih bir fakire
hediye olarak verilip, sevabı sahibine gönderilir. Sâlih fakir
yoksa, İslamiyet'e hizmet eden hayır kurumlarına, vakıflara
verilir. Kendi sâlih akrabasına, fakir olan ana babalarına,
çocuklarına hediye olarak vermesi de caiz olur. Bunları yapmak
imkânını bulamazsa, mal sahibinin ve kendisinin affolunmaları için
dua eder. Kâfirin hakkı için de, onunla helalleşmek gerekir. Gönlü
alınmazsa, âhirette affolunması, çok güç olur.
2. Nefsî, yani hayatî günah olan kul hakları: Adam öldürmek, bir
uzvunu kesmek, sakat bırakmak gibi şeylerdir. Önce tevbe eder. Adam
ölmüş ise, velisi ile helalleşmek gerekir. Velisi isterse affeder.
İsterse belli bir mal ister. İsterse, mahkemeye verip, hâkimden
cezalandırılmasını ister. İslâmiyette kan davası yoktur.