BENDENİZ o yıllarda dünyada yoktum, 1914’te başlayıp 18’de sona
eren birinci dünya savaşında insanlığın büyük kısmı çok acılar
çekmiş. Büyüklerim anlatırlardı. Rahmetli annem, çocukmuş, annesi
Şevket hanım ile Samsun’dan Malatya’ya yaylı araba ile giderlerken
nice yerde gömülmemiş insan cesetleri kokusundan burunlarını
tıkarlarmış.
1939’da ikinci dünya savaşı patladığında çocuktum. Birincisinden
beter acılar çekildi, kayıplar verildi. 1945 Şubatında, Almanya’nın
büyük şehirlerinden Dresden birkaç gece yoğun şekilde bombalanmış
ve bu birkaç gün içinde bir tek şehirde 250 bin insan ölmüştü.
Ayak seslerini işittiğimiz üçüncü dünya savaşı öncekilerden daha çok insanın ölümüne, ülkelerin ve şehirlerin tahribine yol açacaktır.
Birinci savaştan sonra, daha öldürücü silahlar icad edilmişti. Nükleer silahlarla yapılan üçüncüsünden sonra, insanlık taş devrine dönecek ve dördüncü savaş olursa taşlar ve sopalarla yapılacaktır.
Birinci ve ikinci savaşlardan önce insanlık semalarını kara bulutlar kaplamıştı ama pek aldıran olmamıştı.
Şu anda semalarda kara değil, kapkara bulutlar var, lakin istisnalar dışında pek aldıran yok.
Üst üste katları olan bir ev düşününüz. Üstteki katlardan birinde siz oturuyorsunuz. Alttaki iki katta deliler oturuyor. Meskenlerinde ev işi nükleer silahlar üretiyorlar. Çuval çuval barutu, patlayıcı maddeyi üst üste dizmişler… Yine ev işi fosfor ve napalm bombaları, Molotof kokteylleri, mayınlar…
Siz bu evde nasıl huzur sükun ve güven içinde yaşayabilirsiniz?.. Tedirgin olmuyorsanız siz de delisiniz demektir.
Dünyada, insanlığı bir kere değil, bin kere mahv edecek miktarda nükleer silah varmış.
Aldıran yok, tedirgin olan yok, halkın büyük kısmı vur patlasın çal oynasın… Deliler dünyası…
Dindar, sofu Müslümanlara bakıyorum. Hallerinden memnun gibiler.
Bir cami derneği üyesiyle görüştüm. Baş derdi, mâbedin bahçesine modern, sıcak sulu bir tuvalet yaptırıp gelir temin etmekti.
Bir hocanın ana gündem maddesi, camiye yeni bir ses düzeni kurdurmak ve 100 küsur desibel ezan okutmaktı.
Dinî bir grup her hizmeti ikinci plana atmış, kendi baronlarının edebiyatını yapıyor, hocalarını uçurdukça uçuruyor, savurdukça savuruyordu.