M. Şükrü Hanioğlu Sabah Gazetesi

“Gerçeklik sonrası” siyaseti

İçinde yaşadığımız dönemi tanımlamak için artan bir ivme ile "gerçeklik sonrası" kavramı kullanılmaktadır. Dolayısıyla Oxford Lugatları'nın bu kavramı (post-truth) "2016 yılının...

26 Şubat 2017 | 202 okunma

İçinde yaşadığımız dönemi tanımlamak için artan bir ivme ile "gerçeklik sonrası" kavramı kullanılmaktadır. Dolayısıyla Oxford Lugatları'nın bu kavramı (post-truth) "2016 yılının kelimesi" olarak seçmesi tesadüfî değildir. Nitekim geçtiğimiz Aralık ayında da merkezi Wiesbaden'de bulunan Alman Dili Kurumu (GfdS) aynı sözcüğün (postfaktisch) güncel siyasal ve toplumsal ortamı açıklamak için en uygun kavram olduğuna karar vermiştir.
Brexit referandumu ve Donald Trump'ın ABD başkanlık seçimlerindeki zaferi ile kullanımı artan bu kavram "olgulardan kopuk gerçeklik üretim ve kullanımı"na dayalı yeni "siyaset" anlayışını tanımlamakta da kullanılmaktadır.

Totaliter/Otoriter rejimler
Kendi gerçekliğini "üretme," baskı ile ona "tartışmasız doğru" statüsü kazandırma ve onu siyaset aracı olarak kullanma modernlik sonrası dünyasının yabancı olmadığı bir gelişmedir.
Hannah Arendt ve Václav Havel totaliter rejimlerde gerçeklik "üretim ve dayatılması" yöntemlerini detaylı biçimde tahlil etmişlerdir. Benzer şekilde, George Orwell'in günümüzde yeniden yoğun ilgiye mazhar olan distopyan romanı 1984, bu rejimlerdeki örneklerden yararlanarak, güncel "parti çizgisi"nin eski gazete makalelerinin yeniden kaleme alınmasıyla meşrulaştırıldığı, "partinin gerçek dediğinin gerçek değeri kazandığı" bir toplumu resmetmeye çalışmıştır.
Tarihî gelişmeleri, istatistikleri, yayınları tahrif ederek, gerekli görüldüğünde ise ortadan kaldırarak üretilen ve "sahiplenilmesi zorunlu çizgi" haline getirilen "gerçeklik," totaliter ve otoriter rejimlerin vazgeçilmez dayanağı olmuştur. Söz konusu "parti çizgisine uygun gerçeklik" dışındaki bilgi ve yorumların yasaklanması, onlara ulaşımın imkânsız hale getirilmesi neticesinde bireylerin önemli bir kısmı dayatılan "gerçeklik"i kabullenirken, sorgulama cesaretini gösterenler dahi toplumsal baskı nedeniyle onu tekrarlamak zorunda kalmışlardır.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Unuttuğumuz savaş 18 Kasım 2018 | 3.763 Okunma İstiklâl Marşı’nı okuyarak ırkçılık mı yapıyoruz? 11 Kasım 2018 | 5.669 Okunma Otoriter ritüel ve söylemleri eleştirmek “Türklük” karşıtlığı mıdır? 04 Kasım 2018 | 2.470 Okunma “Temsilî demokrasi” krizinde Türkiye 28 Ekim 2018 | 4.277 Okunma “Millî irade-vesayet” kısır döngüsünü kırmak 21 Ekim 2018 | 4.550 Okunma